SALKIMSÖĞÜT
Akıyordu su gösterip aynasında söğüt ağaçlarını. Salkımsöğütler yıkıyordu sularda saçlarını! Yanan yalın kılıçları çarparak söğütlere koşuyordu kızıl atlılar güneşin bittiği yere! Birden bire kuş gibi vurulmuş gibi kanadından Yaralı bir atlı yuvarlandı atından! Bağırmadı, gidenleri geri çağırmadı, baktı yalnız dolu gözlerle uzaklaşan atların parıldayan nallarına! Ah ne yazık! Ne yazık ki ona dört nala giden atların köpüklü boynuna bir daha yatamayacak, beyaz orduların ardında kılıç oynatamayacak! Nal sesleri sönüyor perde perde, Atlılar kayboluyor güneşin batığı yerde! Atlılar atlılar kızıl atlılar, atları rüzgâr kanatlılar! Atları rüzgâr kanat... Atları rüzgâr. Atları... At... Rüzgâr kanatlı atlılar gibi geçti hayat! Akar suyun sesi dindi. Gölgeler gölgelendi renkler silindi Siyah örtüler indi mavi gözlerine sarktı salkımsöğütler sarı saçlarının üzerine! Ağlama salkımsöğüt ağlama, Kara suyun aynasında el bağlama! el bağlama! ağlama!